Bandırmaspor, bir şirketin ya da sermaye grubunun takımı değildir. 1965 yılında kurulan bu köklü kulüp, Bandırma’nın suyunu içen, ekmeğini paylaşan, taşından toprağından geçimini sağlayan iş insanlarının ve halkın desteğiyle bugünlere gelmiştir. Tıpkı Bursaspor, Eskişehirspor ve Balıkesirspor gibi, Bandırmaspor da şehrini kendi adıyla Türkiye futbol liglerinde temsil eden ender kulüplerden biridir. Bu nedenle Bandırmaspor, sadece bir futbol kulübü değil; 60 yıllık tarihiyle bir kent hafızası, bir kültür mirasıdır.
Ancak ne yazık ki, kişisel hesapların ve kısır çekişmelerin odağı haline getirilmeye çalışılmaktadır. Birilerinin birileriyle olan husumetlerinin adresi, bu şehrin ortak değeri olan Bandırmaspor olamaz, olmamalıdır. Bu tür çekişmeler sadece kulübe maddi zarar vermekle kalmıyor, aynı zamanda halkın desteğini kesmeye yönelik bilinçli algı operasyonlarına da zemin hazırlıyor.
Unutulmamalıdır ki Bandırmaspor bir market ya da AVM değildir; kimseyle ekonomik rekabete girecek bir gücü yoktur. Bu kulüp yalnızca “Ben Bandırmalıyım” diyenlerin omuzlarında yükselmiştir ve bundan sonra da öyle olmaya devam edecektir. Kurulduğu günden bu yana pek çok spor emekçisine ekmek kapısı olan Bandırmaspor, aynı zamanda iş ve siyaset dünyasına adım atan birçok isme de yol açmış, bir nevi okul görevi görmüştür.
Haziran ayında yaşanan yönetim krizi, bu gerçekliği bir kez daha gözler önüne serdi. Yönetime kimse talip olmayınca, Asbaşkan Murat Karakoyun elini taşın altına koyarak apar topar bir yönetim listesi oluşturdu ve kulübün başkanlığına seçildi. Listesindeki isimler, hepimizin yakından tanıdığı, Bandırma sevdalısı iş insanlarıydı. İşlerinden, ailelerinden fedakarlık ederek Bandırmaspor’u Türkiye’nin en üst ikinci ligi olan 1. Lig’de yaşatmak için mücadele etmeye başladılar. Fakat bırakın destek görmeyi, türlü engellemelerle, algı operasyonlarıyla mücadele etmek zorunda kaldılar.
Soruyorum size: Yönetimlere aday olmuyorsunuz, kulübü sahipsiz bırakıyorsunuz, sonra da bu zor görevi üstlenenlerin önüne taş koyuyorsunuz. Bu adalet mi? Bu vicdan mı? Lütfen, bir anlık öfkenizle halkın takımını harcamayın. Bu şehirde Bandırmaspor’dan başka marka değerimiz yok. Biricik değerimizi yok saymak, geleceğimizi yok saymaktır.
Bu noktada, yıllardır Bandırma’dan ekmek yiyen, değerli iş insanlarına birkaç sözüm var. Bu kente vefanızı, Bandırmaspor’a sırt çevirerek mi gösterecektiniz? Şehrin adını şirket isimlerinizde taşırken, bu kentin arması olan Bandırmaspor’a destek vermemek ne kadar doğru? Ne yazık ki tercihinizi Bandırmaspor’dan yana kullanmadınız. Yine de biz size kırgın değiliz; sadece 2000’li yıllarda Cemal Öztaylan ile, Mehmet Kılkışlı ile Ahmet Edin ile isimlerini Bandırma’ya yazdıranları hatırlatmak istiyoruz: Bu kulüp hâlâ halkın takımı. Ve biz, sonuna kadar Bandırmasporluyuz!