Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
Sosyal Medya
Avatar photo
Cemal Atabey

Sınıf Sendikacılığı mı? O da ne!!!!

15-16 Haziran 1970 tarihinde Türkiye’de o güne kadar yaşanmamış işçi direnişi gerçekleşti. Sendikal örgütlenmeyi, özellikle işçilerin Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonuna üye olmalarını engelleyen yasanın çıkarılmasıyla DİSK önderliğinde işçiler İstanbul’da direnişe geçti. Birkaç noktadan başlayan direnişe katılım çok yüksek oldu. Direnişi engelleme adına sert müdahaleler gerçekleşti. Olaylarda 3 işçi hayatını kaybetti. Türkiye İşçi Partisi Anayasa Mahkemesine iptal davası açtı. Ancak direniş o kadar sert ve toplumsaldı ki Hükümet yasayı geri çekmek zorunda kaldı. Türkiye’de işçi sınıfının direnişe geçerek barikatları yıktığı ve haklarını alarak yasaları geri çektirttiği direnişin tarihiydi 15-16 Haziran 1970…
Bu direnişin 55. Yıldönümü Bandırma’da bir basın açıklamasıyla anılmak istendi. Bu şekilde keşke hiç anılmasıydı diye düşündürecek kadar düşük katılımın olduğu program, o günleri hatırlayan emekçilerin, demokratların, devrimcilerin canını acıtmıştır. Keşke anılmasaydı dedik ama olmasaydı da bu kez en büyük işçi direnişini unuttunuz mu diye hayıflanacaktık. Öncelikle benim anlamadığım işçi direnişini, en büyük emek mücadele gününü Bandırma’da neden Emek Platformu değil de Demokrasi Platformunun kutladığı oldu. Sonuçta bu direniş de demokrasi mücadelesi değil mi diye düşünülse de öyle değil. Bu anma etkinliğini organize edecek olan Emek Platformu olmalıydı.
Bu anma etkinliği işçi sınıfının ve sendikal mücadelenin geldiği noktayı göstermesi açısından üzücüydü. Bugünkü sendikal mücadelenin temellerinin atıldığı en büyük işçi direnişini anma etkinliğine Emekli Sendikaları ve CHP destek verdi. Meydanda işçi sınıfını temsilen sadece 9 işçi saydım… Sınıf sendikacılığının ne olduğunu unutan, sadece maaş arttırımları için meydanlara çıkan sendikaların artık sarı sendika olma özelliklerinin bile kalmadığını görmüş olduk. Kamuda sendikacılık yapmanın rahatlığı ile sendikacılık oynayan sendika başkanları ve yöneticileri o koltuklara ve mevkilere gelmelerini sağlayan direnişi anmaya bile gelmediler. CHP’li Belediyelerin gölgesinde sendikacılık taslayan kişilerin özel sektörde nasıl sendikacılık yapamayacaklarını gördük. Bekleyin, istedikleri maaşları alamadıkları zaman bu sendikacılar işçileri meydanlara nasıl da davet edecekler. İşçi sınıfı bilincini bilmeyen, sendikaların da bu bilinci asla anlatmadıkları işçilerde sadece para için meydanları titretecekler. Maaşları yükseltildiğinde işçi olduklarını tekrar unutacaklar.
Türkiye’de işçi sınıfının öncülüğünü yapan DİSK bile sınıf sendikacılığından bu kadar uzaklaşmış ise eskiden sarı sendika diye eleştirilen Türk İş’i sanırım anlatmaya bile gerek kalmıyor. Kuşkusuz sendikacılık 3-5 yılda bu noktaya gelmedi. Sağ sol kavgasını bitiriyoruz diye yapılan 12 Eylül faşist darbesinin gerçek nedeni işte ülkedeki sınıf sendikacılığını bitirmek, işçilerin de sınıf bilincini yok etmekti. Ülkede sendika ağaları yaratıldı. Sendikalar işçi sınıfından koparıldı. Sendikacılık meslek halinde getirildi. Direnemedik ve kaybettik.
Özel sektörde sendikacılık yapan ve bu uğurda işten atılan biri olarak sendikal mücadelenin tekrar hatırlanması, sendikaların sadece maaş sendikacılığını bırakmalarını istiyorum.
Son söz olarak, emek mücadelesi veren birkaç dost ile yine meydanlarda görüşmek üzere Hoşçakalın…..

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER