Metin Öncesi Kısa Bilgiler:
Erdek ilçemize bağlı ve İstanbul’a kuş uçuşu sadece 70 km uzaklıkta olan Ballıpınar Mahallemizin bayındırlık tarihi:
- Yol 1977 senesinde geldi.
- Elektrik 1982’de geldi.
- Telefon 1994’te geldi.
- Yolun asfaltlanması 2002’de yapıldı.
KEÇİ PEYNİRİ
(1990’ların başı)
Son gece, Bandırma’ya dönmeden önceki, ne kadar zordu. Öyle sıradan geceler gibi değildi. Köy minibüsü haftanın sadece üç günü sefer yapardı: Pazartesi, çarşamba ve cuma. Öyle her istediğinizde gidip gelemezdiniz.
Köy minibüsü sabah 6:30’da pulenadan (meydan) ve 7’de Ahmet abinin bakkalının önünden kalkardı. En son kahvenin önünde durur, çayla ayan abilerimizi alırdı. Ablalar şoför mahali ve arkasını, abiler ise arka tarafları doldururdu. Zaten virajlarla dolu yol ancak böyle bir mide bulantısı sistemine izin veriyordu. Ablalarımıza, şoför abilerimiz ilk viraja kadar siyah poşetleri dağıtıyordu.
Anneannem ne kadar mide bulantısı yaşayacağımı söylesem de ille de keçi peynirli ekmeği yanıma koyardı. Oysa yol bir saatti ve tam dört köyden geçtiğimiz halde. Şimdi anlıyorum sebebini: Aç kalma ihtimalimiz. Daha da ilginci, en yakın bahçeye bile gitsek, keçi kılından dokuma torbamızda hep suyla peynirli ekmek bulunurdu.
Bazı toplumlar atalarından düzen ile ilgili adetleri taşırken biz, düzen bozulma korkularını taşıyorduk. Mübadillik böyle bir şey galiba; aç kalma ihtimalini içimizde taşıyoruz.
Ve ana dilimiz Pomakçada güzel bir deyimimiz var bunu ispat eden: “Kuremot napreh.” Karnımı doyurdum demek değildi bu! Tam kelime anlamı “karnımı yaptım.” Bizde yemek bir zevk değildi, yaşamak için bir görevdi. O yüzden yemeklerimiz hep pratiktir. Hep başına ‘çiğden’ kelimesi gelir. Çiğ dolmada bulgur sadece sıcak suyu görür. Öyle keşkek gibi saatlerce ateş göremez. Böreklerimizde yağ hamurun içine yedirilmez, anca fırına girmeden üzerine dökülür.
Ve ben yolda mide bulantısından yiyemediğim keçi peyniri ve köy ekmeğimi, bir saat sonra Bandırma’daki evimizde kahvaltı sofrasında yerdim. Anneme ihanet etmeden yemiş olmak için.
