BEN BENDEN RAZI OLACAKTIM ELBET…

BEN BENDEN RAZI OLACAKTIM ELBET…

ABONE OL
14 Şubat 2024 12:46
BEN BENDEN RAZI OLACAKTIM ELBET…
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Sonra biri çıkar gelir…Belki çok uzaklardan belki de burnumuzun dibi diyeceğimiz kadar yakın körlüğümüzden….Sevmelere ait, sevgiye veya en büyük travmalarımızın içinde kaybolduğunu düşündüğümüz sevgisizliğe dair ne varsa vurur yüzümüze..

Bu haftaki konu başlığımız, uzunca bir süre önce sosyal medyadan istenilen ama benim bir türlü yanaşamadığım, toparlayamadığım sevgili takipçilerimin deyimiyle SEVGİSİZLİK!
Sanırım yazamayışımın sebebi tam da bu… Ben sevgisizliğe inanmıyorum. Trajik, Travmatik sevilmeler veya bazen bizim de farkında olmayarak hissettirdiğimiz o sağlıksız hisler. Onları yok saymak, olmadıklarını savunmak, zaten onları kabul etmek değil mi bir nevi. Burada geçen –sizlik eki, yokluğa ait değil bence. Tamamen varlıktan ama yanlış ve eksik var olmaktan..Geçmiş yaşam öykülerimizde nasıl sevildiysek öyle öğrendik sevmeyi. Yere düştüğümüz de; yanımıza koşup acıyan dizimizi dirseğimizi sevenimiz, üstümüzü yumuşakça silkeleyerek kaldıranımız olmadıysa eğer, elimizi o tozlu topraklı can acısına bastırarak kalktık yerden. Sonrasında, inşaAllah bir yerim yırtılmamıştır diye, ağlaya ağlaya üstünü başını kontrol etmeye başladıysan hele ki, kendi kendini sevmeyi ve yetemediğinde başkası tarafından gösterilen her duygu kırıntısını sevgi, her öfkeyi veya ilgisizliği, sevgisizlik sanmaya başlarsın.
Nerden mi bilirim? Hiiçç! Bir arkadaşımın başına gelmişti de.
Peki yanımıza koşup gelmeyen/gelemeyen ebeveynlerimizi, kim alıkoymuştu o küçücük bedenlere kucak açmaktan. Komşunun tavuğu kaybolsa koşa koşa gidip onunla dertlenen, Herkesin zor gününde belki de ilk kapısı çalınan ebeveynimiz, neden bize karşıdan bağırarak kızgın bir şekilde uyararak, hatta tehdit ederek bizi koruduğunu düşünmüştü. Ben bu sorunun cevabını en çok arayanlardandım belki de. Ve onlar adına verebileceğim cevap; yaşamda kaybolmak ve cehaletin istismarı… Başka türlü sevmeyi bilmiyorsa, öğretilmediyse ve kendisi de yaşamın, sorumlulukların, omzuna yüklenen rollerin içinde kaybolduysa …

Ay bu liste ne çok uzayıp gidiyor böyle. Saydıklarımdan daha fazlası onlara yaşatıldıysa, yanlış öğrendiğinin doğrusunu bilmiyor ki nasıl verecek dünyaya getirdiğine. Bazılarımızın anne-babası, kendi büyüklerinin yanında çocuklarını sevmekten hicap duyarak büyütmüşken çocuklarını ve kendileri de kapıdan büyükanne ve büyükbabaları geldiğinde itildilerse kucaktan, bunların yetiştirdiği çocuklar ve onların çocukları sevgisiz değillerdir kanımca. Çünkü sorsan çocukları için canlarını verecek bu ebeveynler, çocuklarına miras olarak bir sürü travmatik duygu bırakmışlardır. Yanı sıra bir de ben yapamadım o yapsın, ben giyemedim o giysin, ben alamadım o alsıncılar var. Sevmeyi madde ve somutla özdeşleştiren, ve nasıl seveceğini bilemeyen belki de kendi travmalarıyla yüzleşmek istemeyen ebeveyn ordusu. Bu belirteçler farklı öznelerde sonsuzluğa kadar çoğalabilir. Hırpalanarak sevilen, maddesel istismara uğrayan, duygularının esiri olan veya duygularıyla yüzleşmekten kaçan bir sürü döngü insanı, birbirleriyle karşılaşıp bir de yeni travmalar doğurdular ve bu döngü evrilse de maalesef değişmiyor. Sonra yanlış sevilmelere maruz kaldığımız ve bazen bizlerin de yanlış sevdiği bu kişiler, maalesef sevgiye ve aşka olan inançlarını yitiriyor. Ee bunlar da yenilerini yetiştirecek, yakın çevresine travmalar yaşatacak, bazen çocuklarını mahrum bırakacaklar ki döngü haksızlığa uğramadan devam etsin. Kurulacak aileler yeni bileşenlerle nesilden nesile aktarılsın…Tabi bazılarımız kırmayı başardı. Yüzleşerek, çözümleyerek ilerleyen ve kendi keşif yolculuğunda kaçıngan davranmadan ilerleyenlerin çocukları da kazanmaya başladı. Daha sağlıklı sevgiler üremeye doğru hislerle bir şekilde yoğrulmaya başladılar. Fakat ne doğru tektir ne de sevgi dediğin şey tanımlanabilir özetlenebilir bir olgudur. Zira kainatta ne kadar ruh var ise o kadar sevgi eylemi var. Ve kabul etmeliyiz ki sevgisizlik diye bir şey yok hayatta. Bunu, çok uç noktalarda sevilen biri olarak söylüyorum inanın bana. Travmatik, trajik, aşırı, fazla kırılgan, çok düşkün veya ilgisiz, fazla bağımlı veya kaçıngan daha sayabileceğim bir sürü sevgi türünde sevilmiş bir birey olarak (kalabalık aile kaçınılmazlığı ve geniş çevre faktörü etkisiyle) diyebilirim ki sevgisizlik diye tanımladığınız davranış bozukluğunu, kendinizi keşif için bir çatlak olarak görüp oradan kendi yolculuğunuza sızmayı başarırsanız, kendinizi tanımadığınızı, yok saydığınızı ve çok acımasız davrandığınızı göreceksiniz.O ünlü replikte de dediği gibi ‘’sevgi neydi?’’ SEVGİ EMEKTİ. Ve ancak kendimize emek verdiğimizde başkasının bizi nasıl sevebileceği ve davranabileceği konusunda söz hakkımız, his hakkımız olur. Kendine emek vermeyen birey, kendisini tanımayan, kendisini doğru sevmeyen bireyin başkasından beklediği şey ne sevgidir ne de maruz kaldığı sevgisizliktir.

NESRİN AYDIN

REZONANS TERAPİSTİ

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.


HIZLI YORUM YAP

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.