Evet, Bandırmaspor bir kez daha Süper Lig kapısından döndü. Ne diyelim, olmayınca olmuyor demek ki… Yüce güçler “Oturun oturduğunuz yerde, sizlere bu lig bile fazla,” der gibiler ki final maçlarında işimiz bir türlü rast gitmiyor.
Elbette dünyanın sonu değil, kimseye de söylenecek ya da eleştirilecek bir şey yok. Bence Bandırmaspor’un tüm engellemelere ve olumsuzluklara rağmen ikinci kez Süper Lig kapısından dönmesi büyük bir başarıdır. Ancak asıl mesele, bundan sonra nelerin olacağıdır.
Bilindiği gibi Bandırmaspor Onursal Başkanı Onur Göçmez, Sakarya’daki kaybedilen final maçı sonrası yaptığı duygusal bir açıklamayla “Bandırmaspor’u artık sizlere emanet ediyorum,” diyerek 21 Haziran’da genel kurul kararı alındığını paylaştı. Anlaşılan o ki Onur Göçmez manevi olarak tükendi ve yoruldu. “Ben bundan sonra yokum,” diyerek Bandırmaspor’u sizlere emanet ettiğini net bir şekilde ifade etti.
Tamam, buraya kadar anladık sevgili Onur Başkan. Ama yıllardır Bandırmaspor’la mutlu olan, bordo-beyaz formalarla yatıp kalkanlarla, Sakarya’daki final maçı sonrası babalarının yanında gözyaşı döken o çocukları bir kalemde silip terk etmek sizce doğru mu?
Mademki artık “Ben yokum,” diyorsunuz, o zaman yapacağınız ilk iş, çok sevdiğiniz bu sevdanın geleceğini teminat altına almak ve Bandırmaspor’u güvenilir ellere teslim etmek olmalıdır. Aksi bir terk edilişle, 2019 yılında karanlık bir tünelden alıp aydınlıklara çıkardığınız bu onurlu, şerefli arma; yeniden, dönüşü olmayan bir karanlık yola savrulabilir.
Çünkü, başkan siz olmadığınız genel kurullarda olacakları ben şimdiden tahmin edebiliyorum. Önce yönetimlere aday çıkmayacağı için genel kurul birkaç kez ertelenecek. Sonra, kapalı kapılar ardında kulisler başlayacak. Bu kulislerin içinde, son model araçlarını Bandırmaspor otoparklarına değil, bedava otoparklara bırakan ve “sözde” Bandırmasporluyum diyenler de olacak. Katılımcı sayısına bakılmaksızın yapılacak bir genel kurulda biri çıkacak ve “Bandırmaspor’un artık şirketleşmesi lazım,” diyecektir.
Bakın, Bandırmaspor’un kurtuluşu şirketleşmeyle olacaksa problem yok. Yalnız bu şirketleşme, Türkiye liglerinde yok olup giden birçok il takımında denenip sonu hüsranla biten, tüccar işi “al-sat-devret” modeli gibi olursa, Bandırmaspor kapanır. Ve birileri de bundan dolayı çok mutlu olur.
Eğer Galatasaray, Beşiktaş, Fenerbahçe, Trabzonspor ya da Sakaryaspor modelleri gibi bir şirketleşme olacaksa elbette bu konu tartışılır. Ancak en önemlisi, Bandırma Spor Kulübü’nün Gençlik Spor Kültür Vakfı’nda emanette duran iştah kabartıcı taşınmazlarının varlığıdır: Sevgi Yolu’ndaki bina yeri, Onur Göçmez’in milyonlar harcayıp Bandırmaspor’a hediye ettiği o muhteşem tesislerin bulunduğu alan ve yıllardır kulübün ayakta kalmasını sağlayan otopark gelirleri.
Peki şimdi buradan soruyoruz: Bandırmaspor, satış odaklı bir şirketleşmeyle sadece bu işi meslek edinen, hiç tanımadığımız futbol simsarlarının eline geçerse, Bandırmaspor’un mirası –yani vakıftaki taşınmazların– sonu ne olacak?
Bence yavaş yavaş eriyip yok olacaktır.
Aslında bu konularla ilgili yazılacak daha çok şey var. Ancak önce, genel kurulda ağabeylerin ve kardeşlerin Bandırmaspor’la ilgili niyetlerini görmek gerekir.
Şimdi buradan Onur Başkan’a sesleniyorum: Öyle “Bandırmaspor’u sizlere teslim ediyorum,” diyerek çekip gitmek olmaz. Mademki “Artık ben yokum,” diyorsunuz, yapacağınız en önemli icraat; genel kurulda Bandırmaspor’un geleceğini sağlam, güvenilir, emin ellere teslim edip alkışlarla vedalaşmanız olmalıdır.
Kantarın topuzu hâlâ sizin elinizde. Duyguyla, öfkeyle atılacak yanlış bir adım; Mehmet Kılkışlı ve arkadaşlarının 2009 yılında büyük uğraşlar sonunda kurtardığı amatör küme bataklığına yeniden dönmemizle sonuçlanacaktır.
Herhâlde size böyle bir vebalin altında kalmak yakışmaz, Onur Başkan.
İş işten geçtikten sonra kimse “Ah, vah,” demesin.
Serhat Ozar