Onlar; asfaltın dilinden, rüzgârın sesinden, farların geceyi yaran ışığından anlayan adamlar…
Sabahın ayazında kontağı çevirdiklerinde, motorun homurtusuyla beraber kalpleri de ısınan yolların efendileri.
Yıllar geçmiş, yüzler değişmiş, yükler değişmiş, plaka değişmiş; ama yolun kokusu hiç değişmemiş.
Ve her yeni kilometre, her yeni şehir, her yeni tabela, bambaşka bir hikâyeyi taşımış onlara.
Ama asıl mucize, kışın ilk karı düşerken olur.
Yollarda karın yağışını görünce, çocuk gibi sevinir şoförler.
Silecekler camda ritim tutar, farlar beyaza boyanmış yolu yalar;
Sanki dünya sessizliğe gömülür de direksiyonla baş başa kalırlar.
O an şoför, kendini sadece bir sürücü değil…
Bir yolun sahibi, yolun dostu, yolun efendisi gibi hisseder.
Kar yağınca yollar uzamaz, gönüller genişler.
Yorgunluk diner, dertler susar.
Her kar tanesinde yeni bir umut, her kilometrede yeni bir başlangıç vardır.
Ve onlar bilir:
Yol sadece gidilen yer değil, yaşanan ömürdür.
Bu yüzden karı görüp sevinirler,
Çünkü yol yeniden başlıyordur…
Yeniden hayal ediliyor, yeniden sürülüyor, yeniden yazılıyordur.
Onlar yolların efendisidir.
Yine çıkarlar yola, gözlerinde umut, elleri direksiyonda, kalpleri binlerce kilometrede…
