ADD Şube Başkanı Hayri Turna 30 Ağustos Zafer Bayramı dolayısıyla açıklamalarda bulundu. Açıklamasında O günlerden alıntılar yapan Başkan Turna ” Çok riskli bir taarruz planıydı. Özellikle Yakup Şevki Paşa itiraz ediyor, “Mahvoluruz” diyordu. Türk Ordusu’nun 239 yıldır hiç taarruz savaşı yapmadığını emperyalistler de, Yunan da biliyordu. Paşalar Başkomutana bakıyorlardı. Mustafa Kemal Paşa ise, kimseye sezdirmeden güneye birlik kaydırmayı, taarruz gününü mutlak gizlilikle korumayı, beklenmedik anda sürpriz bir saldırıyla düşmanın en güçlü olduğu Güney cephesini çökerterek savaşı bitirmeyi kurgulamıştı. Elindekinin namluya süreceği son kurşun olduğunun bilincindeydi. Çünkü, millet nesi varsa vermiş, güç bela 204 bin kişilik bir ordu oluşturulmuş, iyi kötü donatılmış, eğitilmişti. Evet, planı riskliydi, ama başarı için risk almak zorunluydu ve başka çare de yoktu. Günlerdir tepe tepe Afyon ovasını ezberlemiş, Yunan cephesini hatmetmiş, komutanlarının karakterlerini incelemiş, savaşı an be an kafasında yaşamıştı. Zaferden emindi. Paşalara baktı ve “Bütün sorumluluk bende” deyip ekledi “Hücum diyerek kamçımı indirdikten 15 gün sonra İzmir’deyiz.”
İngiliz Genelkurmay’ının 6 ayda aşılamaz dediği Yunan tahkimatı 6 saatte darmadağın edilmiş, Yunan Ordusu 5 günde dağıtılmış, Başkomutanı karargâhı ile esir alınmış, 1 Eylül’de “Ordular ilk hedefiniz Akdeniz’dir, ileri” emrini alan Mustafa Kemal’in Askerleri 8 Eylül akşam saatlerinde İzmir önlerine ulaşmıştı. Belkahve’den yorgun ama mutlu gözlerle dumanlar içindeki İzmir’i seyreden Gazi, İsmet Paşa’ya “1 gün yanıldım İsmet, bu kadar hızlı kaçacaklarını düşünememiştim.” diyor, gülümsüyordu.
Aynı saatlerde Falih Rıfkı Atay,
“Bu zafer millet meclisindeki muhaliflere, hükümetteki kimi muhterislere ve bazı komutanlara rağmen başkomutan Mustafa Kemal Paşa tarafından kazanılmıştır” diye yazıyordu not defterine. Haklıydı. Bütün yokluklara, zorluklara, tuzaklara, isyanlara ve ihanetlere rağmen kazanılmıştır o ölüm kalım
Coğrafyamızda Üniter Ulus Devlet ve Laik Cumhuriyet olmayan, Ulusal bütünlüğünü ve Dil Birliğini sağlayamayan ülkelerin ne halde oldukları ortadadır. Türkiye Cumhuriyeti 102 yıldır bütünlüğünü korumayı ve barış içinde yaşamayı başarabilmişse bunu, 30 Ağustos Zaferine ve Cumhuriyetimizin namus ve liyakatle yoğrulmuş sağlam hamuruna borçludur.
Falih Rıfkı Atay’ın dediği gibi; “Nemiz varsa; bağımsız bir devlet kurmuşsak, hür vatandaş olmuşsak, şerefli insanlar gibi dolaşıyorsak, yurdumuzu Batı’nın, vicdanımızı Doğu’nun pençesinden kurtarmışsak, şu denizlere bizim diye bakıyor, bu topraklarda ana bağrının sıcağını duyuyorsak, belki nefes alıyorsak; hepsini, her şeyi 30 Ağustos Zaferi’ne borçluyuz.”
Atatürkçü Düşünce Derneği olarak, ebedi başkomutanımız Atatürk’ü, yüce milletimizi, şanlı ordumuzu ve aziz şehit ve gazilerimizi minnetle yad ediyor, Kemalizm’in namus sesini bir sis çanı gibi yurdumuz semalarına asarak Yeniden Atatürk Cumhuriyet’ine ulaşma kararlılığımızı yineliyor, 30 Ağustos Zaferimiz’ in 103. yılını kutluyoruz.” Dedi.