Gecenin sessizliğini yalnızca motorun uğultusu bölüyor. Far ışıkları asfaltın üzerinde uzanırken, ben yine yollardayım. Şehirler, köyler, dağlar, vadiler… Hepsini lastiklerin ritmiyle geçiyorum. Bir tır şoförü olmak, aslında yolda yaşamak demek. Ev bark uzakta, ama memleketin dört bir yanı benim evim sayılır.
Bazen sabahın köründe bir terminalde kahvemi içerken, bazen dağ başında karla kaplı bir rampada zincir takarken bulurum kendimi. Direksiyonun ardında geçen her saat, yalnızlığın başka bir yüzünü gösterir insana. Ama bilirim ki, taşıdığım yük sadece mallar değildir; bir fabrikanın üretim çarkı, bir çocuğun okul çantası, bir ailenin sofrasıdır aslında.
Trafikte bize bazen sabırsız davrananlara kırılmam, sadece isterim ki bir an durup düşünsünler: Bizler o yolda sizin için de varız. Market rafında gördüğünüz her ürün, tır dorsesinden geçmiştir. Yollar olmasa, biz olmasak; şehirler aç kalır, fabrikalar durur, hayat yavaşlar.
Elbette zor yanları da var. Bayramlarda evde olamamak, çocukların büyümesini telefon ekranından izlemek, direksiyon başında sabahlamak… Ama bu meslek insana sabrı, azmi ve ülkesine hizmet etmenin onurunu öğretir.
Her yolculuk yeni bir hikâye, her mola yeni bir yüzdür. Biz şoförler, yolların sessiz kahramanlarıyız. Her seferin sonunda eve döndüğümüzde, direksiyonun üzerindeki yorgun ellerimizle şunu deriz kendi kendimize:
“Bir yol daha bitti, ama yükümüz yine helal, alnımız yine ak.”

