Günümüzde toplumun temel yapı taşı olan aile kurumu, geçmişe kıyasla çok daha kırılgan bir yapıya bürünmüş durumda. İstatistikler her yıl artan boşanma oranlarını gözler önüne sererken, bu durum sadece çiftleri değil, çocukları, aile büyüklerini ve hatta toplumun tüm dinamiklerini derinden etkiliyor.
Peki ne oldu da evlilikler artık eskisi gibi uzun ömürlü değil?
1. İletişim Eksikliği
İlişkilerdeki en büyük kırılma noktası, sağlıklı iletişimin kurulamaması. Eşler birbirini dinlemekten çok savunmaya geçiyor. Konuşmak değil, anlaşılmak istiyoruz ama çoğu zaman anlamak için çaba göstermiyoruz. Empati yoksa, yakınlık da uzun süreli olmuyor.
2. Beklentilerin Gerçekçilikten Uzaklaşması
Modern çağ, bize “her şey mükemmel olmalı” algısını dayatıyor. Sosyal medyada gördüğümüz ilişkiler, gerçek hayatla bağdaşmıyor. Her şeyin kusursuz olmasını isteyen bireyler, evliliğin doğal iniş çıkışlarını tolere etmekte zorlanıyor.
3. Ekonomik Baskılar ve Rol Karmaşası
Geçim derdi, iş stresi, kadın ve erkeğin değişen sosyal rolleri… Bu faktörler aile içi dengeyi zorluyor. Kadınlar artık sadece evin değil, iş hayatının da bir parçası. Erkekler ise çoğu zaman duygusal yükü paylaşmakta zorlanıyor. Bu karmaşa, çiftler arasında güç savaşlarına yol açabiliyor.
4. Sabırsızlık ve Tüketim Kültürü
İlişkiler artık sabır değil, hız üzerine kurulu. Küçük bir problemde vazgeçmek, mücadele etmekten daha kolay geliyor. Tıpkı tükettiğimiz ürünler gibi, ilişkiler de “işe yaramıyorsa yenisi gelir” düşüncesiyle yüzeysel yaşanıyor.
5. Destek Almaktan Kaçınmak
Çiftler genellikle profesyonel destek almadan yollarını ayırıyor. Oysa danışmanlık hizmeti, doğru iletişim becerileri kazandırarak, birçok evliliğin kurtulmasına yardımcı olabilir. Ancak ne yazık ki hâlâ yardım istemek “zayıflık” gibi görülüyor.
Aileyi korumak, sadece eşlerin değil, toplumun ortak sorumluluğudur. Medyada sağlıklı ilişki modellerine yer verilmesi, aile içi eğitimlerin yaygınlaştırılması, evlilik öncesi ve sonrası danışmanlık hizmetlerinin teşvik edilmesi bu süreci olumlu yönde etkileyebilir.
Unutmayalım:
Güçlü aileler, güçlü toplumların temelidir. Sevgiyle değil sabırla başlayan, empatiyle büyüyen, anlayışla devam eden ilişkiler kurmak hepimizin elinde.
