Türkiye kozmetik sektörünün köklü markalarından Hunca Kozmetik, ekonomik sıkıntılar nedeniyle yeniden konkordato başvurusunda bulundu. Mahkeme 3 ay süreyle geçici mühlet kararı verdi.
Artan maliyetler, yüksek enflasyon ve daralan iç pazar, Türkiye’de birçok yerleşik firmayı zorlarken, bu süreçten kozmetik devi Hunca Kozmetik de nasibini aldı. 140 ülkeye ihracat yapan ve 1957’den bu yana faaliyet gösteren şirket, alacaklıların açtığı dava sonucu ikinci kez konkordato sürecine girdi.
Hunca Kozmetik: 68 Yıllık Bir Marka, Zor Bir Virajda
Adnan Hunca tarafından 1957 yılında İstanbul’da kurulan Hunca Kozmetik, yıllar içinde deodoranttan parfüme, kişisel bakım ürünlerinden saç bakımına kadar geniş bir ürün yelpazesiyle hem iç piyasada hem de yurtdışında adını duyurmuştu. Şirketin, Avrupa ve Ortadoğu başta olmak üzere 140’tan fazla ülkeye ihracat yaptığı biliniyor.
Ancak ekonomik tablo, Hunca için de zorlu bir süreci beraberinde getirdi.
Kendi Kararıyla Bitirdi, Alacaklı Nedeniyle Yeniden Başladı
Hunca Kozmetik, geçtiğimiz yılın başında ilan ettiği konkordato sürecini 2025 Şubat ayında kendi kararıyla sonlandırmıştı. Fakat alacaklı firmalardan Vitt Kozmetik ve Özel Sağlık Hizmetleri’nin açtığı dava sonucu Tekirdağ Asliye Ticaret Mahkemesi, Hunca Kozmetik ve Hunca Ambalaj için yeniden konkordato süreci başlattı.
Mahkemeden 3 Aylık Geçici Mühlet
Mahkeme, şirketlerin mali yapısının toparlanıp toparlanamayacağının belirlenmesi amacıyla 3 aylık geçici mühlet verilmesine karar verdi. Bu süreçte, Koray Çevik, Merter Yağdım ve Ferahnaz Seval Özel geçici konkordato komiseri olarak görevlendirildi.
Karar kapsamında alacaklılar, ilan tarihinden itibaren 7 gün içinde konkordato talebinin reddi yönünde itirazlarını delilleriyle birlikte mahkemeye sunabilecek.
Ön İnceleme Duruşması Temmuz’da
Dosyanın ön inceleme duruşması 8 Temmuz 2025 tarihinde yapılacak. Bu duruşma, konkordato teklifinin kabul edilip edilmeyeceği sürecinde önemli bir eşik olacak.
Sektör Genelinde Sinyal Mi?
Hunca’nın yaşadığı bu durum, kozmetik gibi dış ticarete açık ve rekabetin yoğun olduğu sektörlerde faaliyet gösteren firmaların dahi ekonomik baskılara ne kadar açık olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor.