DERBO SAĞIR YAZDI… BANDIRMA HEPİMİZİN

Bir insan bir şehri neden sever? Veya şehirler neden sevdirir kendini? Bence güzel bir şehirde güzel duygular yaşamışsanız, o şehir sizin artık sevdiğiniz ve arzuladığınız şehirdir... Doğulusu ile, batılısı ile, muhaciri ile, Laz’ı Çerkez’i türkü, kürdü, ailevisi Sünni’si ile kozmopolittik bir yaşam alanına dönüşen güzel Bandırma’mız tam bir uygar batılı şehir düzeyindedir. O yüzden her canın yüreğinde sevgi, hoşgörü ve özlem ile yerini alır. Biz Bandırma’nın sakinleri olarak, bu süreç ve öngörüye katkı sunup destek olmalıyız. Ben değil biz anlayışı ile hareket edip, ayrıştırmadan, bilgi toplumu düstürü ile sorun odaklı değil, çözüm odaklı olarak olaylara yaklaşmalıyız. Muhacirsin, doğulusun, batılısın, Karadenizlisin anlayışı ile bu güzel kenti sevip katkı sunamayız. Bizler birlikte güçlü ve mutluyuz. Evet, Türkiyeliyim…İliklerime kadarda Anadoluluyum. Bir gün dahi olsa, Ülkemin ve yaşadığım şehrin özgürlükler cennetine dönüşmesi fikrini savunmasından vaz geçmeyeceğim. Gruplaşmadan, ötekileştirmeden, liyakat ve aidiyet öncelliğimiz olsun. Kişisel hırslar bu topluma bir katkı sunmamıştır ve sunamayacaktır. Bandırma cenahında öyle yürekli ve sevdalı insanlarımız var ki, fırsat verildiğinde kendileri kayıp eder, ancak bandırma kazansın anlayışı ile hareket ederler. Bizler, kendileri kazansın ancak Bandırma kayıp etsin anlayışına değil, Bandırma kazansın kendileri kayıp etsin anlayışına hâkim, ufku geniş bandırma sevdalılarına fırsat vermeliyiz. Gözaltından insanlara bakan değil, liyakat, aidiyet, kapasite ve halk nezdindeki teveccüh durumuna göre hareket etmemiz, Bandırma’yı sevdiğimiz ve değer verdiğimizin teyit ve tespiti olacaktır. Bandırmanın her boyutuyla daha iyi inşası, yatırım, istihdam entegrasyon ve restorasyonuna ilişkin taş üstüne taş koyma noktasında kendimiz ile yarışmalıyız. Her zaman liyakatli görevliler, sadakatlilerden daha çok prim kazandırmışlardır şehir ve yöneticilerine, halkımız şehrinden emindir. Şehrül eminlerinden de emin olmak istiyoruz. Hiçbir komutan kendi askerinden korkmamalıdır. Hiçbir yönetici kendi ekip ve yol arkadaşlarından çekinmemelidir. Çünkü başarı için, liyakatli ve teveccühe mazhar olan ekip ve yol arkadaşlar ile başarı kaçınılmaz olacaktır. Her insan, yaşadığı yeri çok sever. Havayı soluduğu, hayatındaki yani başlangıçları yaptığı topraklara tutkundur. Bir şehri sevmek, aileyi sevmek gibidir. Anne, baba ve kardeşlere duyulan sevgiye en yakın olandır. Bir şehri başka şehirlerden daha fazla sevmekse, yaşantılarla ilgilidir. Anıları canlı tutan, yaşatan sokaklar ve caddeleriyle o şehrin her yapısı sevgiyi hak eder. Yerel yönetimlerde liyakat esastır.Ancak temsiliyet bağlamında da bunun ispat edilmesi gerekir.Düstürümüz ahbab çavuş ilişkisi veya mikro milliyetçilik anlayışı değil,liyakat ve teveccüh olsun ki !Hak hukuk adalet anlayışına sadık kalalım. Şehir yönetimleri geçmişten günümüze bütün siyasal sistemlerin ilgi alanında olmuştur. Çünkü şehirlerin adil, paylaşımcı, ehliyet ve liyakate önem verilerek yönetilmesi o şehirde adaleti ve sosyal barışı sağlarken tersi durumda ülkede çok çeşitli sorunlar doğmaktadır.